-
1 aan de rechterkant
sağ tarafta -
2 rechte
-
3 recht
auf der rechten Seite sağ tarafta;mir ist es recht bence uygun; fam bana göre hava hoş2. adv haklı/doğru olarak; (ziemlich) oldukça, pek, çok;ich weiß nicht recht pek bilmiyorum;erst recht inadına;es jemandem recht machen b-ne yaranabilmek;du kommst gerade recht tam zamanında geldin -
4 направо
1) (куда) oñğa, sağğa, oñ (sağ) tarafqa2) (где) oñda, sağda, oñ (sağ) tarafta -
5 правый
1) oñ, sağна правой стороне - oñ (sağ) tarafta2) (справедливый) aqlı, adaletli3) (в знач. сказ.) aqlıвы правы - siz aqlısıñızон прав - o aqlı -
6 справа
oñda, sağda, oñdan, sağdan, oñ (sağ) taraftaсправа от дороги - yolnıñ oñ (sağ) tarafında -
7 -de
-de (-da, -te, -ta) Lokativsuffix in D, auf D, an D, bei;nerede? wo?;Türkiye’de in der Türkei;denizde auf dem Meer;gökte am Himmel;sağ tarafta auf der rechten Seite;yemekte beim Essen;(saat) kaçta? um wieviel Uhr? (saat) ikide um zwei (Uhr);-de bş var/olmak haben A;bende bir şehir planı var ich habe einen Stadtplan;-de bş yok/olmamak haben A;bende para yok ich habe kein Geld;vardığında als er ankam, bei seinem Eintreffen -
8 taraf
-
9 right-hand
1) (at the right; to the right of something else: the top right-hand drawer of my desk.) sağında, sağda2) (towards the right: a right-hand bend in the road.) sağ tarafa/tarafta -
10 zu
zu [tsu:]I präp\zu Hause evde;das Museum \zu Speyer Speyer Müzesi;Herzog \zu X X arşidükü;\zu beiden Seiten iki tarafta [o yanda];\zu seiner Rechten sağ tarafında;sie kommt \zu mir o bana geliyor;er geht \zum Bahnhof/\zur Post istasyona/postaneye gidiyor;es fiel \zu Boden yere düştü;\zu jdm hinsehen birine bakmak;das Zimmer liegt \zur Straße hin oda sokağa bakıyor2) (hin\zu, da\zu)er setzte sich \zu den anderen ötekilerin yanına oturdu;nehmen Sie Wein \zum Essen? yemeğin yanında şarap alır mısınız?3) ( zeitlich)\zu jener Zeit o zamanlar;ich kündige \zum 1. Mai 1 Mayıs'ta istifa ediyorum;\zu Anfang başta;\zu Ostern/Weihnachten Paskalya'da/Noel'de;\zum ersten Mal ilk defa olarak;\zu Mittag/Abend essen öğle/akşam yemeği yemek\zum Teil kısmen;in Kisten \zu (je) hundert Stück yüzerlik kasalarda;\zum halben Preis yarı fiyatına;das Kilo \zu drei Euro kilosu üç eurodan5) ( Art und Weise)\zu Recht haklı olarak;\zu Fuß yayan\zum Glück şansa;\zu allem Unglück bütün şanssızlıkların üstüne;ein Stift \zum Schreiben yazmak için bir kalem;\zur Unterhaltung eğlence için;es ist \zum Weinen ağlanacak durum;etwas \zum Essen/Lesen mitnehmen yanına yiyecek/okuyacak bir şey almak;kommst du \zum Frühstück/Abendessen? kahvaltıya/akşam yemeğine geliyor musun?;jdm \zum Geburtstag gratulieren birinin yaş gününü kutlamak7) ( Verhältnis)die Chancen stehen eins \zu zehn bire on şans var;eins \zu null für Galatasaray Galatasaray için bir sıfır8) ( in Bezug auf) ile ilgili olarak, hakkında, üzerine;\zu dieser Frage möchte ich Folgendes sagen:... bu sorun hakkında [o ile ilgili olarak] şunu söylemek isterim:...9) ( Verwandlung)das Wasser wurde \zu Eis sudan buz olduII adv1) ( allzu) pek, fazla(sıyla);\zu sehr pek çok, çok fazla;\zu viel gereğinden [o yeterinden] fazla; ( übertrieben) aşırı;\zu schnell aşırı hızla2) ( Richtung) -e doğru;nach Süden \zu güneye doğru4) ( zeitlich)ab und \zu arada sırada;von Zeit \zu Zeit zaman zaman1) ( mit Infinitiv)es ist schön, neue Leute kennen \zu lernen yeni insanlar tanımak güzel oluyor;es ist leicht \zu finden onu bulmak kolaydır2) ( mit Partizip Präsens)die \zu erledigende Arbeit bitirilmesi gereken iş -
11 taraf
"1. side; part, portion; area, region; direction: Sandığın üst tarafı ceviz. The top part of the chest is walnut. Şehrin o tarafında oturuyor. She lives over in that part of town. Ne taraftansın? What part of the country are you from? Fatih taraflarında bir yerde oturuyor. He lives somewhere in the neighborhood of Fatih. Seni her tarafta aradım. I´ve been looking for you everywhere. Boğaz´ın Asya tarafında on the Asian side of the Bosphorus. Sağ tarafına bak! Look to your right! Rüzgâr ne taraftan esiyor? What direction´s the wind blowing from? Nehir tarafına doğru gidiyordu. He was heading towards the river. 2. party (to a contract, in a legal proceeding); litigant. 3. side (one particular side, position, or group as opposed to another): işin kötü tarafı the unpleasant side of the matter. Bizim taraf maçı kazandı. Our side won the match. Onun baba tarafında delilik var. There´s madness on his father´s side of the family. O meseleye ne taraftan bakarsan bak halledilmesi imkânsız. No matter how you look at it, that problem remains insoluble. Herif bir taraftan parasızlıktan yakınıyor, öbür taraftan kalkıp karısına kürk manto alıyor! The fellow complains about his lack of money, and then he ups and buys his wife a fur coat! öte taraftan on the other hand. 4. used in formal language to show the agent of a passive verb: Bu nişan büyük babama padişah tarafından ihsan edilmiş. This medal was bestowed on my grandfather by the sultan. Ancak belediye encümeni tarafından onaylanmış ruhsatlar geçerli sayılacaktır. Only those permits which have received the approval of the municipal council will be deemed valid. 5. used in formal language to indicate a person: Merhum zevcinizin evrakı tarafınıza gönderilmiştir. The papers of your late husband have been forwarded to you. 6. behalf: Dayım tarafından geliyorum, sizden bir ricası var. I´ve come on behalf of my uncle to ask a favor of you. 7. used with an adjective: Ucuz tarafından bir ayakkabı istiyorum. I want a cheap pair of shoes. Bunları ucuz tarafından aldın, değil mi? You bought these on the cheap, didn´t you? -a çıkmak/olmak /dan/ to be for (someone); to side with (someone). - taraf here and there, in various places: Bugün İstanbul´a taraf taraf yağmur yağdı. We´ve had scattered showers in Istanbul today. - tutmak to take sides. -ını tutmak /ın/ to side with."
См. также в других словарях:
sağ şerit — is., di Trafikte sağ tarafta yer alan yol çizgilerinin oluşturduğu bölüm … Çağatay Osmanlı Sözlük
sığınma cebi — is. Kara yollarında araçların durmasına, beklemesine ayrılmış, sağ tarafta yer alan bölüm, alan Sığınma cebi yoksa yolun sağ tarafına iyice yanaşılır … Çağatay Osmanlı Sözlük
ada — is., coğ. 1) Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. R. H. Karay 2) Trafiğe açık bir yol üzerinde sola dönüşleri sağlayan, sağ tarafta veya yol ortasında yer alan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sol — 1. is. Peru para birimi 2. sf. 1) Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı Sol el. Sol kulak. 2) is. Bu taraftaki yön Sola dönmek. 3) is. Sosyalizme yakın görüşte olan grup 4) is., sp. Boksta sol yumrukla vuruş Birleşik Sözler sol açık… … Çağatay Osmanlı Sözlük