Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

sağ tarafta

  • 1 aan de rechterkant

    sağ tarafta

    Nederlands-Turks mini woordenboek > aan de rechterkant

  • 2 rechte

    rechte(r, s) adj
    1) ( Seite) sağ;
    \rechter Hand sağ elde;
    auf der \rechten Seite sağ tarafta;
    jds \rechte Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak
    2) pol sağ
    3) math dik;
    ein \rechter Winkel dik açı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > rechte

  • 3 recht

    1. adj a POL sağ; (richtig) doğru;
    auf der rechten Seite sağ tarafta;
    mir ist es recht bence uygun; fam bana göre hava hoş
    2. adv haklı/doğru olarak; (ziemlich) oldukça, pek, çok;
    ich weiß nicht recht pek bilmiyorum;
    erst recht inadına;
    es jemandem recht machen b-ne yaranabilmek;
    du kommst gerade recht tam zamanında geldin

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > recht

  • 4 направо

    1) (куда) oñğa, sağğa, oñ (sağ) tarafqa
    2) (где) oñda, sağda, oñ (sağ) tarafta

    Русско-крымскотатарский словарь (латиница) > направо

  • 5 правый

    1) oñ, sağ
    на правой стороне - oñ (sağ) tarafta
    2) (справедливый) aqlı, adaletli
    3) (в знач. сказ.) aqlı
    вы правы - siz aqlısıñız
    он прав - o aqlı

    Русско-крымскотатарский словарь (латиница) > правый

  • 6 справа

    oñda, sağda, oñdan, sağdan, oñ (sağ) tarafta
    справа от дороги - yolnıñ oñ (sağ) tarafında

    Русско-крымскотатарский словарь (латиница) > справа

  • 7 -de

    -de (-da, -te, -ta) Lokativsuffix in D, auf D, an D, bei;
    nerede? wo?;
    Türkiye’de in der Türkei;
    denizde auf dem Meer;
    gökte am Himmel;
    sağ tarafta auf der rechten Seite;
    yemekte beim Essen;
    (saat) kaçta? um wieviel Uhr? (saat) ikide um zwei (Uhr);
    -de bş var/olmak haben A;
    bende bir şehir planı var ich habe einen Stadtplan;
    -de bş yok/olmamak haben A;
    bende para yok ich habe kein Geld;
    yüzde on zehn Prozent ( oder von Hundert); bei Verben: als, wenn;
    vardığında als er ankam, bei seinem Eintreffen

    Türkçe-Almanca sözlük > -de

  • 8 taraf

    taraf s
    1) ( yan) Seite f
    her \tarafta überall
    her \taraftan von allen Seiten, allseitig
    sağ/sol \tarafta auf der rechten/linken Seite
    2) Partei f
    hasım \taraflar jur die gegnerischen Parteien
    3) (pl) Gegend f
    bu \taraflarda in dieser Gegend

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > taraf

  • 9 right-hand

    1) (at the right; to the right of something else: the top right-hand drawer of my desk.) sağında, sağda
    2) (towards the right: a right-hand bend in the road.) sağ tarafa/tarafta

    English-Turkish dictionary > right-hand

  • 10 zu

    zu [tsu:]
    1) ( Richtung, Lage, Verhältnis) -de;
    \zu Hause evde;
    das Museum \zu Speyer Speyer Müzesi;
    Herzog \zu X X arşidükü;
    \zu beiden Seiten iki tarafta [o yanda];
    \zu seiner Rechten sağ tarafında;
    sie kommt \zu mir o bana geliyor;
    er geht \zum Bahnhof/\zur Post istasyona/postaneye gidiyor;
    es fiel \zu Boden yere düştü;
    \zu jdm hinsehen birine bakmak;
    das Zimmer liegt \zur Straße hin oda sokağa bakıyor
    2) (hin\zu, da\zu)
    er setzte sich \zu den anderen ötekilerin yanına oturdu;
    nehmen Sie Wein \zum Essen? yemeğin yanında şarap alır mısınız?
    3) ( zeitlich)
    \zu jener Zeit o zamanlar;
    ich kündige \zum 1. Mai 1 Mayıs'ta istifa ediyorum;
    \zu Anfang başta;
    \zu Ostern/Weihnachten Paskalya'da/Noel'de;
    \zum ersten Mal ilk defa olarak;
    \zu Mittag/Abend essen öğle/akşam yemeği yemek
    \zum Teil kısmen;
    in Kisten \zu (je) hundert Stück yüzerlik kasalarda;
    \zum halben Preis yarı fiyatına;
    das Kilo \zu drei Euro kilosu üç eurodan
    \zu Recht haklı olarak;
    \zu Fuß yayan
    6) ( Zweck, Ziel)
    \zum Glück şansa;
    \zu allem Unglück bütün şanssızlıkların üstüne;
    ein Stift \zum Schreiben yazmak için bir kalem;
    \zur Unterhaltung eğlence için;
    es ist \zum Weinen ağlanacak durum;
    etwas \zum Essen/Lesen mitnehmen yanına yiyecek/okuyacak bir şey almak;
    kommst du \zum Frühstück/Abendessen? kahvaltıya/akşam yemeğine geliyor musun?;
    jdm \zum Geburtstag gratulieren birinin yaş gününü kutlamak
    die Chancen stehen eins \zu zehn bire on şans var;
    eins \zu null für Galatasaray Galatasaray için bir sıfır
    8) ( in Bezug auf) ile ilgili olarak, hakkında, üzerine;
    \zu dieser Frage möchte ich Folgendes sagen:... bu sorun hakkında [o ile ilgili olarak] şunu söylemek isterim:...
    das Wasser wurde \zu Eis sudan buz oldu
    II adv
    1) ( allzu) pek, fazla(sıyla);
    \zu sehr pek çok, çok fazla;
    \zu viel gereğinden [o yeterinden] fazla; ( übertrieben) aşırı;
    \zu schnell aşırı hızla
    2) ( Richtung) -e doğru;
    nach Süden \zu güneye doğru
    3) ( fam) ( geschlossen) kapalı;
    \zu sein ( geschlossen, verschlossen) kapalı olmak; ( betrunken) dut gibi olmak, sarhoş olmak
    4) ( zeitlich)
    ab und \zu arada sırada;
    von Zeit \zu Zeit zaman zaman
    es ist schön, neue Leute kennen \zu lernen yeni insanlar tanımak güzel oluyor;
    es ist leicht \zu finden onu bulmak kolaydır
    die \zu erledigende Arbeit bitirilmesi gereken iş

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > zu

  • 11 taraf

    "1. side; part, portion; area, region; direction: Sandığın üst tarafı ceviz. The top part of the chest is walnut. Şehrin o tarafında oturuyor. She lives over in that part of town. Ne taraftansın? What part of the country are you from? Fatih taraflarında bir yerde oturuyor. He lives somewhere in the neighborhood of Fatih. Seni her tarafta aradım. I´ve been looking for you everywhere. Boğaz´ın Asya tarafında on the Asian side of the Bosphorus. Sağ tarafına bak! Look to your right! Rüzgâr ne taraftan esiyor? What direction´s the wind blowing from? Nehir tarafına doğru gidiyordu. He was heading towards the river. 2. party (to a contract, in a legal proceeding); litigant. 3. side (one particular side, position, or group as opposed to another): işin kötü tarafı the unpleasant side of the matter. Bizim taraf maçı kazandı. Our side won the match. Onun baba tarafında delilik var. There´s madness on his father´s side of the family. O meseleye ne taraftan bakarsan bak halledilmesi imkânsız. No matter how you look at it, that problem remains insoluble. Herif bir taraftan parasızlıktan yakınıyor, öbür taraftan kalkıp karısına kürk manto alıyor! The fellow complains about his lack of money, and then he ups and buys his wife a fur coat! öte taraftan on the other hand. 4. used in formal language to show the agent of a passive verb: Bu nişan büyük babama padişah tarafından ihsan edilmiş. This medal was bestowed on my grandfather by the sultan. Ancak belediye encümeni tarafından onaylanmış ruhsatlar geçerli sayılacaktır. Only those permits which have received the approval of the municipal council will be deemed valid. 5. used in formal language to indicate a person: Merhum zevcinizin evrakı tarafınıza gönderilmiştir. The papers of your late husband have been forwarded to you. 6. behalf: Dayım tarafından geliyorum, sizden bir ricası var. I´ve come on behalf of my uncle to ask a favor of you. 7. used with an adjective: Ucuz tarafından bir ayakkabı istiyorum. I want a cheap pair of shoes. Bunları ucuz tarafından aldın, değil mi? You bought these on the cheap, didn´t you? -a çıkmak/olmak /dan/ to be for (someone); to side with (someone). - taraf here and there, in various places: Bugün İstanbul´a taraf taraf yağmur yağdı. We´ve had scattered showers in Istanbul today. - tutmak to take sides. -ını tutmak /ın/ to side with."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > taraf

См. также в других словарях:

  • sağ şerit — is., di Trafikte sağ tarafta yer alan yol çizgilerinin oluşturduğu bölüm …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sığınma cebi — is. Kara yollarında araçların durmasına, beklemesine ayrılmış, sağ tarafta yer alan bölüm, alan Sığınma cebi yoksa yolun sağ tarafına iyice yanaşılır …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ada — is., coğ. 1) Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. R. H. Karay 2) Trafiğe açık bir yol üzerinde sola dönüşleri sağlayan, sağ tarafta veya yol ortasında yer alan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sol — 1. is. Peru para birimi 2. sf. 1) Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı Sol el. Sol kulak. 2) is. Bu taraftaki yön Sola dönmek. 3) is. Sosyalizme yakın görüşte olan grup 4) is., sp. Boksta sol yumrukla vuruş Birleşik Sözler sol açık… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»